Tahran buluşması tarihi bir fırsat olabilir mi?

23 Mayıs günü yapılan kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, basına yaptığı açıklamada, Suriye’de yeni bir askeri harekât yapacaklarını açıklamıştı. Sınır hattı boyunca 30 km derinlikte bir güvenlik bölgesinin eksik kalan kısımlarının da bu harekâtla tamamlanacağını söylemişti. O günden bu yana, beş gün sonra tam iki ay olacak. Suriye’de bir operasyon olmadı.

Daha doğrusu AKP çok istediği bu operasyonu yapamadı.

Operasyonun tam olarak nereye yapılacağı belli olmadığı için ABD, Türkiye’nin niyetlendiği operasyona karşı olduğunu en yetkili ağızlardan defalarca açıkladı. Ama bunun bir önemi yok. ABD, Türkiye’nin daha önceki operasyonlarına, özellikle Fırat’ın doğusuna yaptığı Barış Pınarı operasyonuna da karşı olduğunu açıklamıştı. Türkiye, ABD’yi dinlememiş ve operasyonu gerçekleştirmişti. Çünkü o yıllarda işleyen Astana süreci dolaysıyla Rusya ve İran’ın olumlu tavrı ve dolaylı olarak da Suriye Hükümeti’nin “olur”u söz konusuydu.

Fırat kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı operasyonları, ABD’nin Suriye sahasında Türkiye’yle çatışmayı göze alamadığını kanıtladı. Bölgede el attığı her yerde yenilen ABD, Suriye’de Türkiye ile sıcak bir çatışma içine giremezdi.

Ama bugün durum farklıdır.

İlerleyen haftalarda, AKP’nin Suriye operasyonunu Tel Rıfat ve Münbiç’e yapmayı düşündüğü ortaya çıktı. Buralarda sadece YPG yok, Suriye Ordusu da var. Suriye ile çatışma riskini göze almadan burada operasyon yapmaya olanak yok.

ABD, böyle bir operasyonu hiç kimsenin şüphesi olmasın destekleyecektir. Hatta başlangıçta nereye yapılacağı belli olmayan operasyonun ilerleyen haftalarda Tel Rıfat ve Münbiç olarak dile getirilmesinde ABD’nin rolünün olduğu da düşünülebilir.

Suriye sahasında Türkiye’nin, Rusya ve İran ile çatışmasının; ABD açısından “bulunmaz bir fırsat” anlamına geleceği açıktır.

Suriye devletine yönelik bir “operasyon”un, ne Rusya ne de İran tarafından kabul edilmesi mümkün değil. Söz konusu operasyonun bugüne kadar yapılamamasının nedeni de budur.

ASTANA SÜRECİ

Astana buluşmalarının sonuncusu 1 Temmuz 2020’de yapıldı. Yani Türkiye Rusya ve İran’ın, Suriye konulu toplantılarının sonuncusunun üzerinden tam iki yıl geçmiş vaziyette.

Bu süre içinde AKP, Astana ortaklarına ve tabii ki Suriye Hükümetine rağmen Suriye’de bazı adımlar atmaya çalıştı.

İdlib’te hüsranla biten Bahar Kalkanı harekâtının ardından AKP’nin Müslüman Kardeşler ile birlikte kontrol ettiği Suriye topraklarında Şam’a karşı bir “Hükümet”, Suriye Ordusu’na karşı bir sözde “Milli Ordu” kurma girişimleri, son olarak Türkiye’deki sığınmacılardan bir milyon kadarının gene kontrol ettiği Suriye topraklarına yerleştirme projesi vb. bütün bunları ne Suriye Hükümeti’nin ne de Rusya ile İran’ın kabul etmesi mümkün değildi.

Onun için AKP tam iki aydır yapacağını ilan ettiği operasyon konusunda bir adım atamıyor.

TÜRKİYE İÇİN ÇIKIŞ YOLU

Öte yandan 19 Temmuz’da yapılacak olan Tahran buluşması gerçekte Türkiye’ye ele geçmez bir fırsat sunuyor.

Türkiye’nin yapması gerekenler şunlardır: Birinci olarak Türkiye İblip’te söz verdiği halde bir türlü gerçekleştiremediği, bölgeyi terör örgütlerinden temizleme sözünün gereğini yapmalıdır. Bölgenin esas olarak Heyet Tahrir Şam (El Nusra) örgütünün kontrolünde olması, IŞİD’in söz konusu bölgede hala varlığını sürdürmesi –son olarak ABD, IŞİD’in bir liderini İdlip’te insansız hava aracıyla gerçekleştirdiği saldırıda öldürdüğünü açıkladı – söz verildiği halde Halep’i Lazkiye’yebağlayan M-4 karayolunun trafiğe açılmaması vb. konularında taahhütlerini yerine getirmeli, daha doğrusu Suriye Ordusunun burayı terör örgütlerinden temizleme operasyonuna karşı çıkmamalıdır.

İkinci olarak yapılması gereken, Fırat’ın doğusundaki PKK varlığını sona erdirmek için Suriye Ordusu ile Türk Ordusu’nun ortak operasyon yapmasıdır. Rusya ve İran bütün güçleriyle bu operasyonun arkasında duracaklardır.

Böyle bir işbirliğinin olması durumunda ABD’nin yapacağı biricik iş, tasını tarağını toplayarak bölgeyi terk etmek olacaktır. Böylece Suriye devletinin, topraklarının tümünde kontrolü sağlaması mümkün olacaktır.

PKK TERÖRÜNÜ TEMELLİ BİTİRME FISATI

PKK’nın Fırat’ın doğusunda devlet olma hayalinin bitmesi, gerçekte 40 yıldan bu yana süren PKK şiddetinin temelli olarak sona ermesi anlamına gelecektir.

Türkiye ve Kuzey Irak’ta son 7 yıl içinde askeri olarak yaşadığı kayıpların ardından ve özellikle Türk ordusunun askeri teknolojideki gelişmeleri de değerlendirerek ülke içinde ve Kuzey Irak’da PKK’yı hareket edemez hale getirmesi, Suriye’deki hayallerin sona ermesi ile birleşince, PKK’nın önünde silah bırakmaktan başka bir seçenek kalmayacaktır.

Kısacası Tahran buluşması ekonomi ve sığınmacılar sorunları başta olmak üzere zor bir dönemden geçmekte olan Türkiye’ye, deyim yerindeyse altın tepsi içinde bir çıkış fırsatı sunmaktadır.

Tahran buluşmasını bir de, BRICS Uluslararası Forum Başkanı Purnima Anand’ın, ‘Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan’ın yakında üye olmak için başvuracakları’ açıklaması ile birlikte düşündüğümüzde, Türkiye’nin önündeki tarihi fırsatın büyüklüğü daha iyi anlaşılır.

AKP iktidarının, İhvan kardeşliği saplantılarını ve büyük devletleri birbirine karşı kullanabileceğini sanan Abdülhamitçi ham hayallerini bir yana bırakıp, bu fırsatı değerlendirip değerlendiremeyeceğini önümüzdeki haftalarda göreceğiz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir