Gezi davasında verilen mahkûmiyet kararlarının Bölge İstinaf Mahkemesi tarafından onanması, Türkiye’de yargının ne duruma getirilmiş olduğunun en son kanıtı olmuştur.
28 Şubat davasında yaşları 80’lere, 90’lara dayanmış olan emekli komutanlara verilen cezalar ile Gezi davasında “seçilmiş kurbanlara” verilen cezalar özde aynıdır.
Bu kararlar, bir yanıyla Türkiye’de “Bağımsız Yargı”ya AKP müdahalesinin örnekleridir. Öte yandan bu kararlar, AKP iktidarının Laik Demokratik Cumhuriyet’e olan düşmanlığının büyüklüğünü ve Cumhuriyet’i savunmak için ayağa kalkan kitlelerden ne kadar korktuğunu göstermektedir.
2013 yılındaki halk hareketi, hiçbir merkez tarafından yönetilmeyen kendiliğinden bir halk hareketi idi. Öte yandan çok çeşitli görüşlerden T.C. Yurttaşları bir ayı aşkın bir süre boyunca yurdun dört bir yanında meydanlara çıkarak, AKP iktidarının laik demokratik Cumhuriyete düşman uygulamalarını protesto ettiler. Yurttaşlar en temel demokratik haklarını kullandılar.
2013 Haziran hareketi, Türk milletinin gösteri yapma ve protesto etme hakkını kullanırken ne kadar olgun davrandığını da gösterdi. Bir ay içinde 20 milyonu aşkın insanımız sokağa çıktı, caddeleri ve meydanları doldurdu. Ama göstericilerden kaynaklanan bir şiddet olayı yaşanmadı, tek bir yağmalama gerçekleşmedi. Göstericiler iktidarın şiddetle bastırma uygulamalarına, karşı şiddete başvurmadan direndiler.
AKP iktidarının korktuğu tam da budur. 8 “seçilmiş kurban”a verilen cezalar, gerçekte AKP’nin anti demokratik uygulamalarına karşı bundan sonra da karşı çıkmayı düşünenlere verilmiş olan bir gözdağıdır.
Bütün bu çabalar beyhudedir. Anti demokratik baskı ve cezalar, bugüne kadar bu yola başvuran hiçbir iktidarı kurtarmadı, AKP’yi de kurtaramayacaktır.